Türkiye'nin Ortadoğu'daki Stratejik Hamleleri

Dış Politika

Son yıllarda Türkiye, Ortadoğu'daki diplomatik ve askeri varlığını önemli ölçüde artırdı. Bölgedeki güç dengelerinin hızla değiştiği bir dönemde, Ankara'nın izlediği çok boyutlu dış politika stratejisi, hem uluslararası arenada hem de bölgesel düzeyde önemli sonuçlar doğuruyor. Bu yazıda, Türkiye'nin Ortadoğu'daki son hamlelerini ve bunların bölgesel dengeler üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.

Değişen Bölgesel Dengeler ve Türkiye'nin Pozisyonu

Ortadoğu, son on yılda Arap Baharı'nın etkileri, terör örgütlerinin yükselişi, küresel güçlerin müdahaleleri ve enerji jeopolitiğindeki değişimlerle birlikte büyük bir dönüşüm geçirdi. Bu değişim sürecinde Türkiye, bölgedeki varlığını güçlendirmeye ve stratejik çıkarlarını korumaya odaklanan proaktif bir dış politika izledi.

Özellikle Suriye iç savaşı, Libya'daki çatışmalar, Doğu Akdeniz'deki enerji rekabeti ve İsrail-Filistin sorunu gibi kritik konularda Türkiye, kendi güvenlik endişeleri ve bölgesel nüfuzunu artırma hedefleri doğrultusunda önemli hamleler gerçekleştirdi.

Suriye Politikası ve Sınır Güvenliği

Türkiye'nin Suriye politikası, özellikle sınır güvenliği ve terörle mücadele perspektifinden şekillendi. 2016'dan bu yana gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlar (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı), PKK/YPG varlığına karşı bir güvenlik kuşağı oluşturmayı ve Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridorunun oluşmasını engellemeyi amaçlıyordu.

Bu operasyonlar sonucunda Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde önemli bir nüfuz alanı elde etti ve yaklaşık 4 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülke olarak, bölgedeki mülteci krizinin yönetiminde kilit bir rol üstlendi. Ancak bu durum, Suriye rejimi, Rusya ve İran gibi aktörlerle belirli gerilimlere de yol açtı.

"Türkiye'nin bölgesel politikası, güvenlik endişelerinin yanı sıra, tarihsel ve kültürel bağlardan da beslenen çok boyutlu bir stratejiye dayanmaktadır." - Dr. Mehmet Özkan, Dış Politika Uzmanı

Libya'daki Varlık ve Doğu Akdeniz Stratejisi

Türkiye'nin Libya'daki Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (UMH) verdiği destek, hem Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarına erişim hem de bölgesel nüfuz açısından stratejik bir hamle olarak değerlendirilebilir. 2019'da imzalanan deniz yetki alanları anlaşması ve askeri destek, Türkiye'nin Akdeniz'deki enerji jeopolitiğinde dışlanmasını engellemeyi amaçlıyordu.

Bu politika, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğal gaz arama faaliyetlerini desteklerken, Mısır, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi aktörlerle gerilimlere yol açtı. Ancak son dönemde, özellikle Mısır ve İsrail ile ilişkilerde bir yumuşama gözlemleniyor.

Körfez Ülkeleriyle İlişkilerin Normalleşmesi

Son iki yılda Türkiye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Körfez ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirme yönünde önemli adımlar attı. 2017'de başlayan Katar krizi sırasında Katar'a verilen destek nedeniyle gerilen ilişkiler, karşılıklı üst düzey ziyaretler ve ekonomik işbirliği anlaşmalarıyla yeniden güçlendirildi.

Bu yakınlaşma, hem bölgesel istikrara katkı sağlama potansiyeline sahip hem de Türkiye'nin ekonomik çıkarları açısından önemli fırsatlar sunuyor. Özellikle BAE ile imzalanan yatırım anlaşmaları, Türkiye ekonomisi için önemli bir dış kaynak oluşturuyor.

İsrail-Filistin Meselesi ve Türkiye'nin Tavrı

Türkiye, geleneksel olarak Filistin davasının savunucusu olarak konumlandı ve İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonlarına sert tepki gösterdi. Ancak son dönemde, bölgesel dengeler ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda İsrail ile ilişkileri normalleştirme çabaları da gözlemleniyor.

Bu denge politikası, bir yandan Filistin halkına destek verirken, diğer yandan İsrail ile pragmatik ilişkiler geliştirmeyi amaçlıyor. Ancak bölgedeki gerilimler ve çatışmalar, bu dengenin sürdürülmesini zorlaştırabilir.

İran ile İlişkiler ve Bölgesel Rekabet

Türkiye ve İran, tarihsel olarak bölgesel nüfuz için rekabet eden iki güç olsa da, ekonomik ilişkiler ve bazı ortak çıkarlar nedeniyle pragmatik bir ilişki geliştirdiler. Özellikle Suriye krizinde farklı tarafları desteklemelerine rağmen, Astana süreci çerçevesinde işbirliği yapabiliyorlar.

Son dönemde İran'ın nükleer programı konusundaki gelişmeler ve bölgesel güvenlik meseleleri, iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrini etkileyebilecek faktörler arasında yer alıyor.

Sonuç: Türkiye'nin Bölgesel Stratejisinin Geleceği

Türkiye'nin Ortadoğu'daki stratejik hamleleri, güvenlik endişeleri, ekonomik çıkarlar, tarihsel bağlar ve küresel dinamikler tarafından şekillendiriliyor. Proaktif ve çok boyutlu bir dış politika izleyen Ankara, bölgesel bir güç olarak konumunu güçlendirmeyi hedefliyor.

Ancak bu politikanın başarısı, Türkiye'nin komşu ülkelerle ilişkilerini dengeli bir şekilde yönetebilmesine, iç siyasi ve ekonomik istikrarını koruyabilmesine ve küresel güçlerle ilişkilerini etkili bir şekilde yönlendirebilmesine bağlı olacak.

Önümüzdeki dönemde, Ortadoğu'daki güç dengelerinin nasıl şekilleneceği ve Türkiye'nin bu değişim sürecinde nasıl bir rol oynayacağı, bölgenin geleceği açısından kritik bir önem taşıyor.

Zeynep Kaya

Zeynep Kaya

Dış Politika Editörü

Uluslararası ilişkiler alanında doktora derecesine sahip, dış politika konusunda uzmanlaşmış deneyimli bir gazeteci. Ortadoğu ve Avrupa ilişkileri konusunda çeşitli akademik yayınları bulunmaktadır.

Günlük İlham Kaynağınız

"Uluslararası ilişkilerde daimi dostluklar değil, daimi çıkarlar vardır."

- Lord Palmerston